1 Mayıs 2008 Perşembe

Having a Nice Day in Sarajevo (but not immune from thoughts)

Photo 1: An interesting view under the long trees which are leaning to the air.

Photo 2: Have you ever seen such kind of a brilliant green river? I have not... It was awesome!

Photo 3: A nice scene from a thin river going inside the area.
...
Actually I should be in Izmir now and having conference about "the new issues in economics". However, because of some technical problems, being not able to find a ticket for going to Turkey, I am still here, in my room and sitting on my chair for studying. It was sad actually since despite I was accepted to this conference and listed as one of the people who would present their papers, I could not go there. Even I could get chance to see my parents because that Izmir is so close to Manisa. Anyway, I tried to find the tickets but culd not find, then the only thing I can say is; "nasip değilmiş!" :) Moreover, "vardır bunda da bir hayır"... Well maybe as a first "hayır", I saw a really nice place today in Ilıdza where my dormitory is located. Until today, I had almost no time to go there despite it is so close to here while all the girls are recommending to see it. Ok, today was the time for it. On the upper part, you can see the pictures from "Virala Bosna".
...
Uzun uzun düşünüp kısa yaşamaklıklar faslı şimdilik sona erdi sanırım ki. Eski düşünmekliklerin semeresini yiyorum şimdilik. Garip bir şey ama yetişemiyorum ki her olayın ardından tafsilatlı olarak oturup düşünmeye, dökümünü yapmaya... Oysa bazen günlerce içinden çıkmadığım odamda nerdeyse attığım her adıma dair bir şeyler düşünüyordum Linköping'de. Şimdi ise her gün olaylar akıp geçerken hayat şeridimden anca üzerlerinde göz gezdirebiliyorum. Belki yine her gün büyük şeyler yaşanmıyor ama ben ufakları bile didiklemeyi severken şimdikilere yetişememek can sıkıcı. Çünkü yolda selam verdiğim her insan, bana başka şeyler ilham eden ufacık bir görüntü/an, duyduğum kısa bir melodi, ağızdan çıkan her cümlem omuzlarımda yük.
...
Neden burdayım? Hem de İsveç'ten sonra? Demek soruyu soran yalnızca 'ben' değilmiş. Kaç defadır aynı soru soruluyor başkalarınca da. Kendimi bazen "ya bir terslik var da ben mi anlayamıyorum ya da göremiyorum" modunda hissediyorum. En özet yanıtım şu sanırım; iflah olmaz bir idealizm var galiba içimde. Akşam yurda dönerken tramvaydan akşam ezanını duyuyorum ya, okulda kızlarımı -yıllarca çektiğim sıkıntıları bir şekilde tecrübe etmiş olan- canla başla çabalarken görüyorum ya, yolda yaşlı teyzem selam veriyor, tanıştığım hemen her kişi ayrılırken "Allah'a emanet" diyor ya bende akan sular duruyor. Ama bir yandan da hissediyorum ki burda içinde bulunduğum gibi bir ortam olmasa yani herşey kendi doğal ortamında olsa bu derece memnuniyette olamazdım herhalde. Hayal kırıklığına uğradığım noktalar çok zira buraya dair. Aliya'nın torunları ondan o kadar uzak ki... Hem de daha şimdiden...
...
4 kişiyiz. Hemen hepimiz bir şekilde eğitimli denilebilecek gruptanız. Mürekkep alamışlardan diyelim. 3 saatimiz var. Bir araya gelip ders yapıyoruz, "fuzzy mathematics" dersi... Ne veren tam tatmin olmuş görünüyor anlattıklarından ne de alan bizler. Oysa dedim ya az buçuk -hocamız daha da fazla tabi- mürekkep yalamışlardanız. İçimizde, zihnmizde bambaşka güzel ve paylaşılası şeyler var. Biliyorum dersin adı bu, kayıtlı görünüyorum ve de iştirak ediyorum ama niye en iyi bildiğimiz ve de anlatmaktan hoşnut olduğumuz, paylaşılınca lezzet veren şeylerden bahsetmiyoruz? Ya da her şeyin böyle bir tarafı varsa niye o tarafları yakalamıyoruz? Oysa fuzzy ne kadar mutluluk verici bir şey olmuştu ilk öğrendiğimde. Üni. 1'de idim. Yurt etüdünde harıl harıl Alev Alatlı Schrödinger'in Kedisi'ni okurken rastlamıştım kavrama; "fuzzy logic"/bulanık mantık/saçaklı mantık... Oysa Mandelbrot demişti ki "Siz hiç küre şeklinde bulut, koni şeklinde dağ gördünüz mü?" Matematiğin kesinliğinden, siyah-beyaz çekişmesinin keskinliğinden fuzzy'e sığınmaya davet ediyordu oysa. Ama bilmiyorum garip bir şey oldu birden. Fuzzy'yi de matematikselleştirmişlerdi! Bulanık matematik olmuştu. Kızgınım diyeceğime 0.3 oranında kızgınım diyordum işte. Kızgındı sanki bize matematikçiler. Çomak sokup delik açmaya çalışmıştık. İntikamlarını böyle alıyorlardı belki. Biz sizin bulanıklığınızı dahi matematikselleştiririz demek istiyorlardı. Niye var bu ayrımlar hem kuzum? Sayısal versus sözel? Ne demek ki bu şimdi? Üzülüyorum öğrencilerden bu ayrımı sıkça duydukça. "Dersler çok sayısal bize gelmez, sözel soruyorsunuz biz formül ezberlemiştik" vs. vs. Ne zaman ayrıştı bu ikisinin arası? Ben niye kaçırdım ki? Oysa gerçekliğin iki ayrı yüzü değil mi idi bunlar? Paranın yazısı ve turası gibi. Oysa yaratıcı, galaksilerin uzaklık hesaplamalarını onların varlığından ari mi kılmış idi? Ya birini bilecektik ya da öbürünü... Bilmiyorum ama yoruyor beni bunlar. Tüm bu düşüncelerin neticesinde 0.7 oranında yorgunum ve de 0.9 oranında çaresiz!!!

1 yorum:

Unknown dedi ki...

The pictures look so nice Hafsa!