22 Kasım 2008 Cumartesi

First Snow of the Year in Sarajevo

We were expecting actually the first snow since few weeks ago because it started to become so cold here. Yes, it started to snow yesterday night; heavily... As usual, I do not know the reason still, but I became happy to watch it from the window. When I woke in the morning, I have seen that everywhere became white, clean and clear. Especially the tiny trees on which white snow became the part of their leaves, were very beautiful. But I was not so eager to go out and feel it by my own at least. Maybe this is one of the changes via getting older, I mean, I feel more comfortable to watch it without feeling and playing as we were doing during our childhood. But I needed to go out in the evening anyway. It was cold but nice. I have thought for a while, I could not stop thinking this :(, how these people survived during winter time when there was war. What did they eat, how did they get warmness etc. etc.? Maybe still I am affected by the movie ,that I have watched recently about Sarajevo, called Perfect Circle produced by Abdulah Sidran who is one of the best producers of this country. Anyway... It was snowing here in Sarajevo which was enough to make me happy.
...
Belki de şimdi güzel bir vakit Cem Adrian'ın Kar'ını dinlemek için. (Benim bu adamı bir vakit canlı dinlemem gerekiyor sanırım)

17 Kasım 2008 Pazartesi

My Birthday (The day that I have started to be existent!)

One year after, again, the time came for my birth-day :) I am exactly 26 now, wouv sounds so much! I do not feel bad, sad or regretful about my past. Just I am trying to look how all my past years passed, in good way or bad way, and if they have passed not so good why and how I can make them better for future... Of course we are human being and having mistakes all the time. But there are always ways to correct them. We have capacity as a human being to do this. Even to notice and accept them and try not to do the similar ones again can be enough so many times, I am thinking at least :)
...
Eee yeni yaş demek bir nevi yaş (lanmak) da demek tabi. Peki yaşlandığımı nasıl anlıyorum?

a)Eskisi kadar çevik değilim, çabucak yoruluyorum (Gözlerim de eskisi kadar iyi görmüyor galiba :)
b)Çocukları ve çiçekleri çok seviyorum (eskidens evmiyordum da ya da sevmediğimi iddia ediyordum :)
c)Çabuk hisleniyorum, gözlerim doluveriyor. (Ne diyordu Sezen Aksu bir şarkısında; "olur olmaz yere ıslanıyorsa kirpiklerin artık, anneni daha sık anımsıyor hatta anlıyorsan..."
d)Ben gençkene futbolcu olanların hepsi şimdi teknik direktör oldu (Ertuğrul Sağlam, Aykut Kocaman vs.)
e)Bekliklerini bildiğim nice sıpalar üniversite öğrencisi oldu.
f)Toplu taşıma araçlarında daha sık yer veriri oldular.
g)Yine ben gençkene filmlerde gördüğüm yüzler teker teker göçüp gitmeye başladı.
...
"... figüranlar beni oynar doğumgünümde... başladığı yerde biter bütün yolculuklar..."
Kendime armağan edeyim barim Servet Kocakaya'dan Doğumgünümde'yi...

8 Kasım 2008 Cumartesi

Şehir

A. Hamdi Tanpınar'ın 'Beş Şehir'ini okumaya başladım. Eserdeki şehirler, üstadın bulunduğu ya da kendisi üzerinde izler bırakan Ankara, Konya, Erzurum, Bursa ve İstanbul... Düşünmeden edemedim ki bunlar onun Beş Şehri, peki ya benimkiler? Belki yaşım dolayısı ile benimkiler henüz 5'i bulmuyor ama listem oldukça haşmetli en azından: doğup büyüdüğüm şehir olan Manisa, üniversite hayatım boyunca bulunduğum ve Manisa yıllarında dahi hayallerimin baş köşesi olan İstanbul, bir vesileyle yolumun uzandığı ve de bir buçuk sene içerisinde misafir olduğum, eşimle beni buluşturan şehir Linköping ve de şu an itibariyle ikamet ettiğim, her ne hikmetse Manisa yıllarımda yine hayallerimin bir taraflarında olan dede yadigarı şehir Saraybosna! Ne ilginç bir karışım değil mi; Manisa, İstanbul, Linköping, Saraybosna... Hepsine dair çok sözler var içimde ki üzerlerinde bir eser yazılma kategorisinde olmaları da bu yüzden. Her bir şehirden ayrılırken aramızdaki ilişkinin hangi boyutlarda kaldığını bilmiyorum ama sanmıyorum ki bir şehirle olan bütün bağınız kopabilmiş, aranızdaki alıp verme işi tamamen halledilmiş olsun. Bir şekilde ekleniyor içinize işte. Sanıyorsunuz ki bulunduğunuz yerde sabah kalkıyorsunuz ve de bir ek o sabaha uyanıyorsunuz. Değil aslında! Nice sabahlarına uayndığınız o bütün öbür şehirlerin sabahlarına da uyanıyorsunuz aynı anda. Hangi otobüsler yola çıkıyor sabahın o vaktinde, hangi okullara gider şehrin çocukları, ağaçlarından hangi tür yapraklar boşanır, yağmurları nasıl yağar hepsini hepsini biliyorsunuz, verili oluyorlar içinizde.
...
"Beş Şehir'in asıl konusu, hayatımızda kaybolan şeylerin ardından duyulan üzüntü ile yeniye karşı beslenen iştiyaktır." (A. Hamdi Tanpınar, Beş Şehir, 1999)