29 Mayıs 2009 Cuma

From the University

My main reason to be in Bosnia is the university where I do my Phd and give some courses. The International University of Sarajevo... It is a Turkish based university which gives education to students coming from different countries but especially for the Turks and Bosnians. Today, we had some guests from European Muslim Community in which a famous figure, Tariq Ramadan, was appeared also. There was a lady from Belgium Muslim Women Organization and a guy from England. They have talked about "Faith-Based Organizations and Civic Society". It was especially nice for me to listen Tariq Ramadan, an important, young and effective intellectual.
...
I have been taking Phd courses since 1,5 year in my university and hopefully this semester will be the last. But for a first time a have got a small and nice memory from one of my classes (Foreign Policy course given by Stephen Spielman). Here is the photo.This is almost the whole of us. This old and sweet sitting at the front is our teacher. There are students from Bosnia, Turkey, Italy, Ukraine and Nigeria. (Try to find the Turkish ones from this one :))

28 Mayıs 2009 Perşembe

Bosna Faslı II

Soru: Bugünü anlamak için Bosna'nın tarihine değinsek bir özetimsi olarak.
Cevap: Öncelikle, bu topraklardaki 3 temel etnik grup yani Boşnaklar, Sırplar ve Hırvatlar orjin olarak Güney Slavlarından geliyorlar. Fakat tabi ki o zamanlar bizim bugün kullandığımız anlamda etnik bir ayrım söz konusu değil. Aralarındaki ayrım temel olarak dinsel. Sırplar Ortodoks, Hırvatlar Katolik ve Boşnaklar (asi ve çıkıntı kesim) Bosna kilisesi denilen ve de Vatikan tarafından kabul edilmeyen Bogomil öğretilerine bağlılar orta çağda. Bugün Bosna Hersek diye adlandırdığımız bölgenin malumdur ki sınırları da farklılıklar gösteriyor zamanlara göre. Bu noktada önemli bir not şu ki bölgenin en karışık kısmı hep Bosna olmuş. Çünkü Hırvatistan'da ağırlıklı olarak Hırvatlar, Sırbistan'da ağırlıklı olarak ise Sırplar varmış ve hala öyle. Bosna'da ise, sebebini bilmiyorum ama, halk hep karışık olagelmiş. Osmanlı 1463'te Bosna'ya Fatih zamanında ayak basıyor ve de uzun bir zaman dilimi içerisinde Bogomil Boşnaklar islamiyete geçiyor. Osmanlı'nın gerileyişi ile 1878'de Bosna Hersek geçici olarak Avusturya-Macaristan imparatorluğuna devrediliyor. İşte bu dönem sonu itibariyle özellikle Sırp olmak üzere milliyetçi hareketler başgösteriyor. Avusturya-Macaristan imp. Sırp ve Hırvatları 2 resmi etnik grup kabul ederken müslüman Boşnaklar bu aşamada geri kalıyor. Zannımca bu, islami millet aidiyetine olan bağlılıkları ve herhangi bir milliyetçilikten kaçınmalarından geliyor. Tabi başka sebepleri de mevcut; burjuvazi-elit eksikliği, politik yapılanmada gecikme vs. gibi. 1918'de yani savaştan sonra Sırbistan önderliğinde Sırbistan, Hırvatistan ve Sloven federasyonu (Birinci Yugoslav imp.) kuruluyor. İlginçtir ki müslümanların azınlık konumuna geçtiği andan itibaren yani Osmanlı'nın çekilmesi ile ara ara müslüman ajitasyonu gerçekleşiyor hep. Yani tarih soykırımlara yabancı değil bu topraklarda. 2. Dünya Savaşı sonrasında ise Tito önderliğinde komünist rejime geçiliyor ve 2. Yugoslav imp. dönemi başlıyor. 1970'lere kadar özellikle islamı kısıtlayıcı katı bir rejim iken 70'lerden sonra bir serbestleşme başgösteriyor ülkede. 1974'te ilk defa müslüman Bosnalıların kendilerini müslüman olarak tanımlamalarına izin verildi. Önceden kendilerini Sırp, Hırvat ya da Yugoslav olarak tanımlayabiliyorladı. Şurası önemli ki 1993'e kadar Bosnalı müslümanların kimlikleri etnik köken olarak değil din üzerinden tanımlanıyor; Hırvat ve Sırpların aksine. Ayrıca Sırplar ve HIrvatlar ısrarla Boşnaklar'ın müslümanlaşmış Hırvat ya da Sırplar olduklarını iddia ediyorlar. 1980'li yıllarda Sırp milliyetçiliği yükselişe geçiyor. Politik partiler, medya ve hatta ordu gücünü arkasına alan Sırplar 1992'de Boşnaklar'ın bağımsızlık ilanının ardından savaş açıyorlar. Bu arada, komünizmin çöküşünün ardından Yugoslavya'dan ayrılan ilk devlet Slovenya. BUnu Hırvatlar ve Makedonlar takip ediyor. Savaş süresince yaşananlar malumunuz zaten. Savaş, 1995 yılnda ABD'nin arabuluculuğu ve Dayton anlaşması ile sona eriyor. Fakat sorunların nihayete erdiğini söylemek zor. Öncelikle, Bosna-Hersek tek devlet gibi görülse de kendi içinde 2 ayrı devlet gibi; Hırvat-Boşnak Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti. Ülkenin batı ve güney kesimleri ilk gruba dahilken foğu ve kuzeyi Sırp Cumhuriyeti'ne dahil. İşin kötüsü şu ki Sırplar Bosna devleti diye bir devlet tanımıyor! Anlaşma ve ülkedeki AB-NATO-ABD güçlerinin etkisi ile yapay bir bağlanma içindeler Bosna'ya o kadar. Bütün bu güçler ülkeden ayrılırsa ne olur tartışması var şu an gündemde. Haziran'ın 30'unda OHR (yüksek temsilci) bir daha atanmamak üzere görevini tamamlayacak. Bunun, ülkede tekrar bir kaosa yol açabileceği konuşuluyor. Ben bu kadar ileri gidebileceğini sanmıyorum ama ufak çaplı karışıklıklara yol açabilir. Ayrıca, her ne kadar yabancı olarak biz fark edemesek de, insanların günlük yaşantılarında 3'lü bir ayrım olduğu söyleniyor yani beraber çalışmak zorunda olsalar da Hırvatlar, Sırplar ve Boşnaklar ayrı takılıyorlar tabiri caizse. Ülkenin çok karışık bir politik yapısı var şu an. 2 entitite, kantonlar, 3 ayrı başbakan vs. Her şey sistemin işleyişini yavaşlatıyor. Hayırlısı, ne diyelim!

Soru: Bosna'da özellikle Saraybosna'da gezilebilecek yerler nereler?
Cevap: Saraybosna, 400 bin civarı bir nüfusa sahip. Çoğunluğu Boşnaklardan oluşuyor. Şehir doğu batı doğrultusunda ince bir şerit halinde uzanıyor. Batı ucunda haşmetli İgman dağı dikiliyor. Şehrin dağlık bölgelerinde halen temizlenmeyen mayınlar olduğu için bilen bir kişi olmadan dağ gezisini tavsiye etmem hiç. Şehrin doğu ucunu ise Başçarşı oluşturuyor. Hani şu Türk televizyonlarında, kartpostallarda en çok yer alan Sebil ve eski Osmanlı çarşısının olduğu yer. Hayal kırıklığı yaratmak istemem ama şehirdeki Osmanlı yapıları sadece burada bulunmakta ve de o da oldukça kısıtlı bir alan. Bosna tarihi dersini aldığım kıymetli hocam Fikret Karcic'in ifadesi ile şehir 3 değişik zamana ait 3 silüete sahip; Başçarşı'dan Ferhadiye'ye kadar Osmanlı, Ferhadiye-Marin Dvor arası Avusturya-Macaristan ve buradan ta diğer uç Ilıca'ya kadar komünist dönem. Gezilecek bölge de daha çok bu Başçarşı-Ferhadiye civarı... İgman dağı yamacındaki yemyeşil alan Virala Bosna ise piknik ve dinlenme için çok hoş. Ben, neredeyse şehir boyunca uzanan nehir kenarını seviyorum çok. Yürüyüş ve sükunet için birebir. Saraybosna Milli müzesi ise görülmesi gerekn bir başka yer. Romalılar, Bogomil dönemden kalma eserler görmek mevcut. Bunun dşında, Saraybosna'ya 3 saat kadar uzakta olan Mostar başka bir gezi alternatifi olabilir. Tabi ki Mostar köprüsü en önemli yeri bu şehrin. Ufak ve şirin bir çarşısı var Mostar'ın ayrıca. Vezirler şehri diye adı geçen Travnik bir başka gezilecek yer. Kalesi, eski camileri ve nehir kenarı ile ben bu şehri çok sempatik buldum.

Soru: Bosna ve Boşnaklar genel olarak bizim Türkiye'deki Boşnak ve Bosna algımıza göre nasıl konumlanıyorlar?
Cevap: Öncelikle şunu söyleyeyim ki eski Osmanlı topraklarına bakışımız, Türkler olarak, çok romantik. Saçma hareketlere dönüşmedikten sonra bunda bir beis görmesem de bu romantik bakışın bugünün gerçeklerini algılamamızda bizi engellediğini düşünüyorum. İkinicisi, Bosna, özellikle ve Saraybosna, ve de Boşnaklar bize Türkiye'de ekranlardan ve medyadan sunulan gibi değil. Bunu herhangi bir olumsuzlama vs. olarak değil, açıklayıcı olması açısından söylüyorum. Buralar Osmanlı zamanında bile Osmanlı'nın en uç Batı bölgesi imiş. Ki bunun ardından Avusturya-Macaristan ve komünist tecrübeden geçmişler. Bunların, üzerlerinde etki bırakmamış olması imkansız. Yani tarihlsel tecrübeleri 1878'den beri bizden farklı. Şehre adımınızı attığınızda fark ediyorsunuz ki burası doğuya değil kesinlikle batıya yakın. Zaten kendilerini de müslüman batılılar olarak tanımlıyorlar.

Şİmdilik bu kadar olsun, devamı gelir inş.

24 Mayıs 2009 Pazar

Ufak bir Paylaşım

Türkiye'deki, özellikle de İstanbul'daki, cami ve diğer tarihi yapıların içindeki iç içe geçmiş, rengarenk çini işlemeleri ve hatları beni yorardı. Yani figürler bir yerlerde bitmazdi, sanki hep devam edip gideceklermiş gibi sanırdınız bir yerlere doğru. Yorulurdum, bakmaktan, içlerinden anlam çıkarmaya çalışmaktan, bir düzene oturtmaya çalışmaktan. Bunun tam da olması gereken olduğunu ancak geçenlerde fak edebildim; İsmail Faruki'nin "Tevhid" adlı kitabını okurken... Kitabının 'esetik ilkesi' adlı bölümünde şunları dile getiriyor yazar: "Arabesk (İslam sanatının genel tasarım adı diyebiliriz buna) süslediği objeyi bütün yönlere sonsuz olarak yayılan ağırlıksız, saydam ve yüzen bir modele dönüştürür." İslam sanatının özünün insan ve tabiatla değil ilahi olanla bağlantılı olduğundan resmedilen ve ya stilize edilen her neyse sonsuz olana ancak onların silikleşmesi ile uzanacağını ifade ediyor. Çiçek motifi mi çizeceksin? Doğadakinin aynsını çizmek seni onunla kısıtlayacak. Halbuki bunun ötesine geçmek istyorsan birbirine bağlı, göz alabildiğine uzanan çiçekler çizeceksin ki çiçek gözden taşıp gönüle uzansın. Aynı şey insan figürleri için degeçerli. Onun da asıl varlığını, kişilik ve karakter gösterimlerinin silikleşmesi ile sağlayabilirsin. Bakınız minyatürler... Yani ağırlık, mekan, hacim vs., bütün bu dünya sınırlayıcıları çizdiklerinizden uzak olacak. Ve aynı durum hat çalışmaları için de geçerli. Birbirlerine eklenen, iç içe geçen, sonsuzluğa uzanan kelimeler...

15 Mayıs 2009 Cuma

(Saray)Bosna Hakkında Sıkça Sorulan Sorular/Merak Edilenler I

Ne zamandır aklımda buraya Bosna ile ilgili tanıtıcı yazılar yazmak lakin vakit ancak müsait olabildi. Aklıma ne gelirse yazmaktansa bana sıkça sorulan sorular ve cevapları şeklinde düzenleyeyim diyorum. Bakalım nasıl olacak ?!
...
Soru: Bosna'ya nasıl gidilir?
Cevap: Öncelikle, Bosna'da 1 tek havalimanı var, oda başkent Saraybosna'daki Butmir havaalanı. THY'nin sıkça seferleri var fakat oldukça pahalı, özellikle de yolculuğun sadece 1 saat sürdüğü göz önüne alınırsa... Bosna'nın yerel hava şirketi, Air Bosna zaten çok sefer yapmıyordu ve eski Rus tipi uçaklara sahip idi. Zaten artık onun 49%'unu da THY aldığı için Türkiye'den uçuşlar için monopol bir ortam doğduğunu söyleyebilirim. Bunun dışında, karayolu da bir tercih olabilir ama otobüs yolculuğu hem uzun sürüyor hem de Yunanistan, Bulgaristan gibi AB üyesi ülkelerden geçildiği için vize alma sorunu var. Ha bu arada, Bosna, Türk vatandaşlarından 3 ay kalma süresi dahilinde vize istemiyor. Özel seyahat şirketleri de düşünülebilir. Ama onların fiyatları, organizasyonları hakkında tek tek bilgim yoktur maalesef.

Soru: Savaşın izleri var mı hala oralarda, hem maddi hem manevi olarak?
Cevap: Bu soruya cevabım en çok Saraybosna hakkında ve de gördüğüm tek tük şehir hakkında olacak. Önce Saraybosna... 3 yıl boyunca ara vermeden saldırı yaşayan ve hemen hemen etkilenmeyen hiç bir bölgesi olmayan bir şehirde tabidir ki hala savaşın maddi izleri var. Aşağı yukarı her apartmanda kapatılmak istense dahi bir tarafından belli olan top ve mermi izleri var. Özellikle de yüksek binalarda. Bunların bir çoğu, yanlış bilindiği üzre, savaşın hatıralarını canlı tutmak için değil fakat maddi yetersizlikler dolayısı ile onarılamıyor. Fakat yine de onarım geçiren bina sayısı oldukça fazla. Mesela bizim oturduğumuz bina Fransa'nın katkıları ile onarılmış. Girişte levha var buna dair. Bundan başka, yol üstünde top izlerine rastlamak da mümkün. Zaten bunları kırmızı boyayla doldurup Saraybosna gülü diye adlandırıyorlar. Mostar da Srebrenica da durum şağı yukarı aynı, yani top izleri, mermi izleri ve onarılmaya devam edilen binalar... Manevi anlamdaki tespitlerde bulunmak biraz daha zor çünkü Boşnak halk ile çok sıkı bir bağım yok ve de bu konuda konuşmak hassas geliyor hem bana hem onlara... Ama diyebilirim ki, savaştan dolayı olabilir, toplumda bir çekimserlik var. Tramvayda biri birini boğazlasa kimsenin kılı kıpırdamıyor. Dövüş, kavga vs. olaylarından olabildiğince uzak durmaya çalışıyorlar gibi geliyor bana. Haksız da sayılmazlar tabi. Sokakta yürüken bacağını, kolunu kaybetmiş orta yaşlı erkek görmek oldukça olası. Herhangi güçlü bir patlama olduğunda halkın korku yaşadığı kanısındayım, hatıralara binaen. Hatta ben bile olumsuz etkileniyorum. Mesela, bir defasında akşam sokakta yürürken bir patlama sesi duydum. İlk tepkim şu oldu; "Allah, savaş başladı herhalde tekrar!" Sonra fark ettim ki meğer havai fişek gösterisi oluyormuş. Bu korku hali hoş değil tabi ama ben Bosna tarihini ve şu anki politik durumu öğrendikçe daha da çok korkuyorum desem yeri. Neyse, buna daha sonra değineyim. Devam niyetiyle...

Not: Bu ara Eurovision var ya hadi ona da değinmeden geçmeyeyim. Bizim durumumuz malum; Türk usulü salla pati Britney Spears versiyonu bir şarkı ile katılıyoruz. Her ne kadar şansımız olduğu söylense de ben şarkıyı beğenmedim. Favorilerim ise şöyle; Ermenistan (hem yerel kıyafetler hem de yerel tını çok hoş), Norveç (tamam şarkı çok çok harika değil ama seslendirenle baya güzel oluyor :), Bosna (onlara torpil geçmiyorum ama hakkaten güzel şarkı), Portekiz (kazanacaklarını sanmıyorum ama dillerini dinlemek hoş). Millet Azerbaycan'ı da beğenmiş. Şarkıyı mı yoksa kızcağızı mı beğendiler o konuda şüpheliyim. Hadi miss world olsa yarışma neyse de... Yunanistan için katılan vatandaştan da hiç hazetmiyorum. Allah vere de seçilmese, müzik denen şeyin ruhuna hakaret olur yani. İşte benim yorumlarım böyle, bakalım yarın neler olacak? :)