Bu kitabın ismi ne kadar sık duyuluyordu bir aralar ve ben o zaman belki o yüzden okumak istememiştim. Artık vakti geldi herhalde ki kütüphanenin raflarında görünce okuyasım geldi. Eh fena olmadı hani. Önce eleştirilerim... Kitap öyle bir hava yaratıyor ki sanki erkeklerle kadınlar, özellikle de evli çiftler, arasındaki her türlü anlaşmazlık, onların farklı olmalarından kaynaklanıyor gibi. Yazar tabi yaratılıştan gelen farklılıklar demekten imtina ediyor ve de farklılıkları, hem daha iyi sembolize edecek ve kolay anlaşılır olan farklı gezegenlerden gelme nedenine bağlıyor. Mars'ta yaşam başka, orada doğup büyüyenler başka, Venüs'te yaşam başka, orada doğup büyüyenler de başka... Ve de bir gün bu iki farklı gezegenli yaratıklar dünyada karşılaşınca problemler kaçınılmaz hale geliyor. Yani kişilik, yetişme, eğitim vs. farklılıkları erkek olma ya da kadın olma farklılıklarının potasında eritiliyor. O zaman şöyle bir hale geliyor ki erkek kendi doğasını kadın da kendi doğasını reddedemeyeceği ve değiştiremeyeceği için ve de her türlü problem farklı cinsiyette olmaktan dolayı ortaya çıktığı için çiftlerin karşılaştıkları problemlerde çözüm, farklılığı kabullenip ona göre hareket etmekte yatıyor. Doğrudur ki bu iki cinsiyetin yaratılıştan gelen fıtrat farklılıkları olsa da kişilik denen ve değişebilen bir yan da yok mu? Ve de bazı problemler bundan mütevellit doğmuyor mu? İşte bu benim en büyük eleştirim yazara karşı. Ama buna karşın, hangi problemin neden kaynaklandığı, hayatımızdaki genel problemlerin ne kadarının hangi nedenden olduğuna dair sorulara verilecek cevabım ise yok maalesef. Bunun dışında, yazarın kendi evlilik hayatından örnekler vermesi, hataları ile sevabı ile, kitabı daha sıcak kılıyor. Mükemmel ilişkileri olan ulaşılmaz bir psikoterapi ustası portresinin altında ezilmiyorsunuz okurken. Bu da en birincil iltifatım olsun kitaba dair.
...
Önce erkeklere dair tespitler: "Bir erkeğin benlik bilinci, sonuç alma becerisiyle tanımlanır. Bir erkeğe o istemeden öneride bulunmak, onun ne yapacağını bilmediğini ya da bunu kendi başına yapamayacağını ima etmek demektir. Marslılar (yani erkekler) kendilerini iyi hissetmek için sorunlarını kendi başlarına çözmek amacıyla mağaralarına çekilirler." Ve yazara göre mağarasına çekilmiş bir erkeğe yapılabilecek en büyük hata, çoğu kadının yaptığı, içeri girip onu konuşturmaya çalışmaktır. Bu noktada yazar hem kadılara hem erkeklere böyle anlarda neler yapabileceklerine dair önerilerde bulunuyor. Şimdi de kadınlara dair tespitler; "Bir kadının benlik bilinci, duygularının ve ilişkilerinin niteliğiyle tanımlanır. Venüslüler (yani kadınlar) kendilerini iyi hissetmek için biraraya toplanıp sorunlarını açıkça konuşurlar." Hemcinslerim adına söyleyebilirim ki kadınlara dair bu tespitler çok yerinde. Kendimi düşünüyorum da yoğun geçmiş bir günün ardından iple çektiğim bir şey eve gelip günün özetini eşimle paylaşmak. Hatta yolda gelirken nelerden bahsedeciğimi bile düşünerek sevindirik olabiliyorum :) Şikayet etmek, sorunlara çözüm aramak vs. için değil ama sadece konuşup paylaşmak için. İşte yazar diyor ki tam da bu noktada kadın ve erkeklerin en çok sorun yaşadığı durum açığa çıkıyor ki kadınların bir çoğu, partnerlerinin kendilerini yeterince dinlemediğinden şikayetçiler. Peki eğer karşı cins isteklendirilmek isteniyorsa ne yapılmalı? İşte bazı öğütler; "erkekler kendilerine ihtiyaç duyulduğunda güçlenip harekete geçerlerken kadınlar sevildiklerini hissettiklerinde harekete geçip güçlenirler." Kulağa oldukça yakın geliyor. Bundan değilmidir ki bir çok filmde, kitapta, reklamda vs. erkekleri etkilemek ve istediklerini yaptırmak isteyen bayanlar erkeğe ne kadar ihtiyaç duyduklarını hissettirmeye çalışırlar. Burada hoş bir örnek veriyor yazar, farklılıklara dair. Mesela eşinizle arabada bir yere gidiyorsunuz ve de vaktinde yetişmeniz gereken bir yer var. Eşiniz, erkek, bir türlü yolu bulamıyor. Bu durumda işleri sarpa sardırmanın en kısa yolu, genelde kadınların yaptığı gibi, ani önerilerde bulunarak erkeğe yetersiz kaldığını hissettirmek. Mesela; "böyle giderse hayatta yetişemeyiz. Sana teminden beri diyorum, öteki yola sapmalıydık. Birine sorsan?" vs. Ufak gibi görünen ama sık sık düşülebilen cinsten hatalar.
...
"Bir erkek bir kadını sevdiğinde, daha fazla yakınlaşmadan önce belli zamanlarda kendini geri çekme gereği hisseder." Yani yazarın tabiriyle erkekler lastik şerit gibidir. Yani yalnızlık ve yakınlık dürtüleri arasında gider gelir. Yine bir hata olaraktan erkek kendini çektiği zamanlar kadınlar aşırı üste gitmelerle durumu kötüleştirirler yazara göre. Ama bu da makuldür onlara göre, çünkü erkeğin geri gelmeyeceğinden korkarlar. Yazar, kadınları ise dalgalara benzetiyor.
...
Oldukça ilginç bir ölüm ise kadın ve erkeklerin temel sevgi gereksinmelerinin neler olduğuna dair. Kadınlar için sıralama şöyle; 1. şefkat 2. anlayış 3. saygı 4. bağlılık 5. haklı görülme 6. güvence Erkeklerin sıralaması ise şöyle; 1. güven 2. kabul 3. takdir 4. beğenilme 5. onay 6. teşvik. Ne kadar farklı görünüyor değil mi?
...
Kitapta daha pek çok bölüm var ama uzatmamak için hoşuma giden bir kısımla bitireyim. Her şeye rağmen, diyor ki yazar, aşkın mevsimleri vardır. Mesela; aşık olmak ilkbahar gibidir, sonsuza dek mutlu olacakmışız gibi bir duyguya kapılırız. Yaz mevsiminde ise eşimizin sandığımız kadar kusursuz olmadığını ve ilişkimiz üzerinde çalışmamız gerektiğini anlarız. Sonbaharında, yazın ilişkimize iyi baktı isek hasadını alırız. Daha olgun bir aşka yelken açarız. Kışın ise soğuk veverimsiz aylar gibi içine kapanma, yenilenme zamanı gelmiştir.
Önce erkeklere dair tespitler: "Bir erkeğin benlik bilinci, sonuç alma becerisiyle tanımlanır. Bir erkeğe o istemeden öneride bulunmak, onun ne yapacağını bilmediğini ya da bunu kendi başına yapamayacağını ima etmek demektir. Marslılar (yani erkekler) kendilerini iyi hissetmek için sorunlarını kendi başlarına çözmek amacıyla mağaralarına çekilirler." Ve yazara göre mağarasına çekilmiş bir erkeğe yapılabilecek en büyük hata, çoğu kadının yaptığı, içeri girip onu konuşturmaya çalışmaktır. Bu noktada yazar hem kadılara hem erkeklere böyle anlarda neler yapabileceklerine dair önerilerde bulunuyor. Şimdi de kadınlara dair tespitler; "Bir kadının benlik bilinci, duygularının ve ilişkilerinin niteliğiyle tanımlanır. Venüslüler (yani kadınlar) kendilerini iyi hissetmek için biraraya toplanıp sorunlarını açıkça konuşurlar." Hemcinslerim adına söyleyebilirim ki kadınlara dair bu tespitler çok yerinde. Kendimi düşünüyorum da yoğun geçmiş bir günün ardından iple çektiğim bir şey eve gelip günün özetini eşimle paylaşmak. Hatta yolda gelirken nelerden bahsedeciğimi bile düşünerek sevindirik olabiliyorum :) Şikayet etmek, sorunlara çözüm aramak vs. için değil ama sadece konuşup paylaşmak için. İşte yazar diyor ki tam da bu noktada kadın ve erkeklerin en çok sorun yaşadığı durum açığa çıkıyor ki kadınların bir çoğu, partnerlerinin kendilerini yeterince dinlemediğinden şikayetçiler. Peki eğer karşı cins isteklendirilmek isteniyorsa ne yapılmalı? İşte bazı öğütler; "erkekler kendilerine ihtiyaç duyulduğunda güçlenip harekete geçerlerken kadınlar sevildiklerini hissettiklerinde harekete geçip güçlenirler." Kulağa oldukça yakın geliyor. Bundan değilmidir ki bir çok filmde, kitapta, reklamda vs. erkekleri etkilemek ve istediklerini yaptırmak isteyen bayanlar erkeğe ne kadar ihtiyaç duyduklarını hissettirmeye çalışırlar. Burada hoş bir örnek veriyor yazar, farklılıklara dair. Mesela eşinizle arabada bir yere gidiyorsunuz ve de vaktinde yetişmeniz gereken bir yer var. Eşiniz, erkek, bir türlü yolu bulamıyor. Bu durumda işleri sarpa sardırmanın en kısa yolu, genelde kadınların yaptığı gibi, ani önerilerde bulunarak erkeğe yetersiz kaldığını hissettirmek. Mesela; "böyle giderse hayatta yetişemeyiz. Sana teminden beri diyorum, öteki yola sapmalıydık. Birine sorsan?" vs. Ufak gibi görünen ama sık sık düşülebilen cinsten hatalar.
...
"Bir erkek bir kadını sevdiğinde, daha fazla yakınlaşmadan önce belli zamanlarda kendini geri çekme gereği hisseder." Yani yazarın tabiriyle erkekler lastik şerit gibidir. Yani yalnızlık ve yakınlık dürtüleri arasında gider gelir. Yine bir hata olaraktan erkek kendini çektiği zamanlar kadınlar aşırı üste gitmelerle durumu kötüleştirirler yazara göre. Ama bu da makuldür onlara göre, çünkü erkeğin geri gelmeyeceğinden korkarlar. Yazar, kadınları ise dalgalara benzetiyor.
...
Oldukça ilginç bir ölüm ise kadın ve erkeklerin temel sevgi gereksinmelerinin neler olduğuna dair. Kadınlar için sıralama şöyle; 1. şefkat 2. anlayış 3. saygı 4. bağlılık 5. haklı görülme 6. güvence Erkeklerin sıralaması ise şöyle; 1. güven 2. kabul 3. takdir 4. beğenilme 5. onay 6. teşvik. Ne kadar farklı görünüyor değil mi?
...
Kitapta daha pek çok bölüm var ama uzatmamak için hoşuma giden bir kısımla bitireyim. Her şeye rağmen, diyor ki yazar, aşkın mevsimleri vardır. Mesela; aşık olmak ilkbahar gibidir, sonsuza dek mutlu olacakmışız gibi bir duyguya kapılırız. Yaz mevsiminde ise eşimizin sandığımız kadar kusursuz olmadığını ve ilişkimiz üzerinde çalışmamız gerektiğini anlarız. Sonbaharında, yazın ilişkimize iyi baktı isek hasadını alırız. Daha olgun bir aşka yelken açarız. Kışın ise soğuk veverimsiz aylar gibi içine kapanma, yenilenme zamanı gelmiştir.
1 yorum:
yazar the secret da yorumlarını paylaşmış ve kitabı şimdiden merak etmeye başladım ...ayrıca anlatılanlara bakılırsa gerçekten güzel bir kitap hissi uyandırıyor ...
Yorum Gönder